6 Mayıs 2024 Pazartesi
0 Yorum Yapıldı Yorum Yaz

Konstantiniyye Oteli – Zülfi Livaneli

20 Haziran 2017
Konstantiniyye Oteli – Zülfi Livaneli

   Konstantiniyye Oteli – Zülfi Livaneli

          Yeni yeni okumalar yaptıkça, bugüne kadar aslında, hiç okuma yapmadığım hissine kapılıyorum. Yaş yolun yarısını geçmiş, arkama dönüp baktığımdda ise okuma anlamında bırakın yolun yarısını gelmeyi, okuduğum kitapların adedi ile olsa olsa maraton koşan atletin, koşmadan önce yaptığı ısınma devresindeyim halâ.

Yetmişli yılların başında doğanların ilkokul çağına “darbe” yapıldığından, çoğumuz kayıp bir neslin ürünüyüz. Hele hele yaşadığımız evde okunabilecek “kitap” yoksa, zordur parmakların 17 Şubat Kitabevinde kalın bir kitaba uzanması. Önce ürrker parmaklarınız, kızarır, terler ve utanır…

Konstantiniyye Oteli adlı kitabı okurken, bu eksiklik yine karşıma çıktı. Mesela Ağrı’daki havalimanının adının “Ahmed-i Hani” olduğunu biliyordum ama, Hani’nin Suriye medreselerinde Antik Yunan felsefesi’ni, Mezopotamya ve İran medreselerinde ise İslam felsefesi, astronomi, şiir ve sanat tekniği eğitimi aldığını bilmiyordum. Mesela “halk” kültüründen bahsederken “Yunus Emre, Karacaoğlan, Pir Sultan Abdal, Bayburlu Zihni” deriz ama “Ciğerhun, Faqiyê Teyran, Gomidas”ı bu isimlere eklemediğimiz için “halk” olamadığımızı bir türlü anlamak istemeyiz. Ve bu yüzden, uzun süredir ılık yağmurlar yerine, evlerimize kanlı gözyaşı yağdığını göremiyoruz.

Kitapda bunlar anlatılmıyor tabiki. Sadece, kitap içerisinde yer alan isimlerden birkaçının çağrışımıydı yukarıda yazdıklarım. Kitabı okurken, etkilenmedim dersem yalan olur. Yazarını beğenirsiniz, beğenmezsiniz o ayrı bir tartışma konusudur. Fakat; kitap içerik olarak öyle güzel kurgulanmışki, Bizans İmparatorluğunda Belisarios’un otuzbin isyancıyı öldürüşüne de tanık oluyorsunuz, taht kavgası yaşanmasın diye ondokuz çocuğunu boğduran III.Mehmed’e de, bir Işid intihar eylemcisinin hangi ruh haliyle o pimi çektiğine de. Sahi, Ayasofya’nın yanından geçerken, hangimizin aklına gelir bu ondokuz çocuğun sessizce orada yattığı.

Konstantiniyye Oteli’nin açılışındaki davetlilerin biyografisi üzeriden, Türkiye’nin röntgenini çekiyor yazar. Daha çok, son onbeş yılda Türkiye’nin yaşamış olduğu dönüşümü, bu dönüşümde sınıflar arasındaki uçurumun nasıl derinleştiğini ve yer değiştirdiğini, yirmi yıl önce varoş diye tabir edilen insanların hangi yollar ile bugün nasıl zenginleştiğini de öğrenebiliyoruz.

Ölüler konuşturulmadan, dünyanın sırlarının çözülemeyeceğine inananlardanım. Hiçbirimiz, ama hiçbirimiz yaşadığımız an’ın insanı değiliz. Doğduğumuz yılın insanıyız hepimiz. Çocukluğumuzda, ilk gençliğimizde ne yaşamışsak onun penceresinden bakıyoruz bu ana, yarına dair ise o pencereden biriktirdiklerimiz ile plan yapıyoruz. Böyle olmasaydı, hangimiz “Geçmiş zaman olur ki, hayali cihana değer” cümlesi ile kendi ruhunu bütünleştirmezdiki. Bakmayın siz şimdiki gençlere, ellerinde sözüm ona akıllı telefonlar… Sadece kitaplardan okuyacakları misket, saklambaç, yakan top, çelik çomak, üçgen, vb. oyunları asla oynayamayacaklar ellerindeki telefonlar ile.

Bu yüzden bizim nesli, şeytan uçurtmasının son pilotlarıdır.

Erkan Ergül

YORUMLAR Bu Yazıya Henüz Yorum Yapılmadı.. Belki İlk Yorumu Sen Yapmalısın..

Akçaabat Postası SON DAKİKA: