17 Nisan 2024 Çarşamba
0 Yorum Yapıldı Yorum Yaz

GÜLE GÜLE AYDIN HOCAM

26 Şubat 2018
GÜLE GÜLE AYDIN HOCAM

O koca bir Akçaabat Efsanesiydi… Son yolculuğuna tanıklık ettik… Dualarla uğurladık… Bir tören gibiydi… tıpkı onun eğitim hayatında unutulmaz tören heyecanı gibiydi…

 

Özellikle 19 mayıs törenlerinin vazgeçilmez gür sesi, ele avuca sığmaz hareketli müdürü… Öğrencilerini bir şahin gibi kollayan, dıştan gelebilecek herhangi bir kötü bakış, kötü sözden koruyan bir lider kimlikti…

 

Köyden kente gelen 11, 12 yaşlarındaki küçücük ama hedefleri büyük ortaokul öğrencilerini bir baba gibi kollar, sert görünen ama sevgi dolu kalbi ile onları kötülüklerden korumak için gecesini gündüzüne katarak çalışan koca bir çınardı…

 

Bir bakardınız kahve kahve dolaşır öğrenci toplar, sinema salonlarında açılan kapıda uzun boyu ile heybetli duruşuyla görününce, koltukların görünmeyenine kayan bedenleri tespit eder ve onları salonndan evlerine koşar adım gönderirdi… Bazen sopası elinde köşe bucak öğrencileri kovalar akşamların korkudolu müdürü olurdu…

 

Onun alçak sesle konuştuğunu, oturarak iş yaptığını gören kimse olmamıştır… Hep koşar, hep yüksek sesle hitap eder ve ne yapabilirim heyecanını, görev sorumluluğunu aşarak büyük bir özveride bulunan görev adamıydı…

 

“ Marş marş!… “Pergelleri açın!” gibi daha bir çok seslenişiyle okulun önündeki balkona çıkar eğitim hayatımıza yön veren konuşmalarını yapar, her konuşmasında iğneleyici mizahını ekler, hem güldürür hem de yapmayın da görürsünüz dercesine tehditvari dişlerini sıkar, başını sallar ve sevgi dolu yüreğiyle “İyi dersler3 der sınıflara gönderirdi…

 

Bizim “Mahmut Hocamızdı” kısacası… Okulun sorunlarıyla uğraşır, öğretmenleriyle sık sık en iyi eğitimin sorumluluğunu tartışır, hademeleriyle oturup çay içer, okul çıkışı bitmeyen işlerine dalar ve neredeyse bütün gün okulda geçirirdi zamanını…

 

Gidenin arkasından yazı yazmak kolaydır… Bir kaç anı bir kaç güzel söz ve bir kaç anekdot… Ama onu anlatacak o kadar çok şey var ki… Her dönem kendine ait hatıralar biriktirdi şüphesiz… 30 yıl dile kolay… Hepsini toplamak mümkün değil ama bir kaçı ile kocaman bir eser çıkarmak mümkün…

 

Evet Pazar günü koca Çınar Aydın Berberoğlu hocamızı uğurladık Belediye Camisinin 1795 tarihli koca çınarı altında… Öğretmenlerimiz, öğrenci arkadaşlarımız ve Aydın Berberoğlu’na vefalı yüreklerle beraber… Hepsinde heyecan dolu anıları hissettim… İkişer üçer bir araya gelip hatıralarını anlattılar… Tebessümle birbirlerine çocukluklarını tekrarlattı aslında Aydın Berberoğlu hocamız…

 

Duygular yüklü, anlatılacak, yazacak çok şey var….

Yazılmalı da… O Kasabamızın şerifiydi aslında… Yüreğindeki eğitim aşkı bir kitap, bir belgesel olmalı ve anlatılmalı yeni nesillere…

Öğretmenim diyebilenin örnek alması gereken özel bir insandı…

Hepimiz korkardık ama hepimiz de severdik…

 

O koca bir eğitim temel direğiydi… Kasabalar bu şansı zor yakalar ama biz bunu doya doya yaşadık ve hakkını teslim ettik.

 

Mizah dolu heyecanlı anlatımlarını anlatırken kendisiyle barışık nasıl aldatıldığını, nasıl tedbir aldığını ve öğrencilerin peşinden koşarken nasıl küfürlere maruz kaldığını ballandıra ballandıra dile getirirdi…

 

Herkeste bir “ Zikrullah Aga “ anısı vardır… Benimkisi ekmek arası lokumdu belki ama çoğunlukla “Bir dal sigara” olurdu… Ve sigara olunca Aydın Hocamın bitmez tükenmez baskınları boy gösterirdi…

 

Onun ağzından, kendi heyecanlı anlatımıyla yazmak isterim.: “Baktım Zikrullahın kapısından dumanlar çıkayi. Kapiya da bi nöbetçi dikmişler. Duvara yaslanmış okula bakayi. Beni kollayi. Aydın Hoca geliyi mi gelmiyi mi… Pencereden kolladım… Nöbetçi bizim Reşit Sivrikaya… Deniz tarafındaki kapidan çıktım. Akcaminin ordan dolaşıp Kasapoğullarının evinin önünden Zikrullahın dükkanını arkadan dolaşarak sessizce dükkana girdim… Reşit hiç görmedi bile… İçerisi sigara dumanından görünmiyi… Ula ne yapaysınız der demez sopamla vurduğum kapidan fişek gibi çıkayi… Baskın yediler ama kapida da nöbetçileri var… Ona öfkeliler… Kapidan çıkan biri “ Ula senin kolladuğun adamın koyayim…. “ dedi… Ona sorsan Reşit’e sövdü oysa kaçarayak yine bana nallayıp gitti… Kimdi tespit etmedim ama yediği dayağın acısına bağlayıp sadece gülüp geçtim… “

 

O güzel insanı sonsuz yolculuğuna uğurlarken yüreğimizdeki heyecanlarını yaşadıkça taze tutacağız…

 

Ruhun şad, mekanın cennet olsun sevgili Hocam…

Akçaabat bir Aydın Berberoğlu’nu kaybetmedi, koca bir direğini daha uğurladı… Koca bir ismini daha yitirdi… Kolay yetişmiyor ama kolay kaybediyoruz…

 

Bize düşen görev onun anısını yaşatacak bir şeyler yapmak.

 

Başarabilir miyiz bilmiyorum ama başarmalıyız…

Bunu vefamız için yapmalıyız…

 

Güle güle güzel insan, güle güle sevgili öğretmenim… güle güle sevgili müdürüm… güle güle Akçaabat’ın “Mahmut Hocası”…

 

YORUMLAR Bu Yazıya Henüz Yorum Yapılmadı.. Belki İlk Yorumu Sen Yapmalısın..

Akçaabat Postası SON DAKİKA: